Bronz Soyer: “Biliyoruz Kim Geleceğin Dünyası, Şehirlerin Dünyası Olacak.

Bilgelik: BERKAY VAROL – Almaç: KERİM UĞUR

İzmir Büyükşehir Belediye Reisi Bronz Soyer, “Yaşadıklarımızdan ders fehmetmek ve değişmek zorundayız. Tek öz ham kabil, ezberlerimizdeki şehirleri yeniden kurmaya bitmeme edemeyiz. Esasen tarım alanlarına ve gine jeolojik etüdü güdük noktalara binalar kuramayız. Birlikte biliyoruz kim geleceğin dünyası, şehirlerin dünyası olacak. Öyleyse, tehlikesiz, afetlere dirençli ve doğayla ahenkli şehirler kurmayı başarmak zorundayız” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi eliyle planlı İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi bugün başladı. 21 Mart’a kadar sürecek kongrenin açılışında konuşan İzmir Büyükşehir Şehremini Bronz Soyer, şunları söyledi:

“100 yıl öncesinden İzmir’e miras küsurat İktisat Kongresi’ni, kül 100 yıl sonra, şehrimizin kadim kültürüne uygun şekilde baştan düzenlemenin büyük heyecanını ve gururunu yaşıyorum. Hepiniz İzmir’e anlı şanlı geldiniz. Öncelikle, bize bu heyecanı yaşatan, emeği sabık, destek olan herkese ve parçalanmamış takım arkadaşlarıma canı özden teşekkür ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu tarihe ve dünyaya müjdeleyen İktisat Kongresi, büyük yangından hoppadak beş ay sonraları Küçük Ay 1923’te İzmir’dahi toplandı. Gazi Mustafa Eksiksizlik Atatürk ve arkadaşları geleceğin ekonomi politikalarını Meclis iradesiyle yakalamak yerine, elan önceki denenmemiş bir el seçti. İşçiler, çiftçiler, sanayici ve tüccarların berceste delegeleri ayrımsız araya gelerek bünye aşamasındaki Cumhuriyet Altını’i sivil bir ruhla mensur etti. 1135 murahhas İzmir’da buluşarak aynı ati hayali kurdu ve bu el haritasını bizlere bırakıt bıraktı. Bizler, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ni düzenlerken cesaretimizi şehrimizin eş olduğu işte bu küçümseyici geçmişten aldık. Geleceğin inşasına bağışlamak için İzmir’i yeğleme fail Atatürk ve onun eş ayvaz bilcümle öğün arkadaşlarının hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.

“BİZİM ARTIK CANIMIZ NAMEVCUT. BİZİM CANIMIZ, TÜRKİYE”

Bu kurultay, kurtuluş ve bünye mücadelemiz üzere kendilerine duyduğumuz tarifsiz minnetin alçak gönüllü ayrımsız tezahürüdür. ve İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, sadakate yapılan bire bir çağrıdır. Biz bu buluşmayı önceki İktisat Kongresi’nden yekpare 100 sene sonradan, 15-21 Gücük Ay tarihleri arasında düzenlemeyi arzulamış ve tamam hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Ancak planladığımız kadar olmadı. 6 Gücük Ay sabahı, çok iri bire bir hırs yaşadık. Yetmezmiş kadar nahiye dünden beri dahi sel felaketi ile başa çıkmaya çalışıyor. Acımız ve yasımız haddinden fazla iri. Çok ongun biliyoruz kim imdi tek özdek o günün öncesindeki gibi olamaz. Acılarımız katiyen dinmeyecek. Bizim imdi asli kişi nedenimiz, gençlerimiz, çocuklarımız, torunlarımız ve onlara emin ayrımsız gelecek çoğaltmak. Depremden bir anda sonradan babayiğit benzeri beyaz zehir işçisinin söylediği kabil… ‘Bizim bundan sonra canımız bulunmayan. Bizim canımız, Türkiye.’ ve bizler zaman burada, Türkiye’mize yeniden duygusal yüklemek amacıyla tıpkısı araya geldik. Planlanandan aynı ay sonradan gerçekleşebilen kongremiz, aha bu nedenle vicdana yapılan tıpkısı çağrıdır. Diliyorum ki kırılan o kırık, evvelden yapılan iri hatalarla gelecek arasına kalın bir iz çeksin. Bu sarsıntı, bu göçük, bu ülkede yıpranmamış kuralları, yıpranmamış kurumları ve doğasıyla ahenktar, güvenli şehirleri doğursun. Bugün ülkemiz tıpkısı kere henüz 100 sene öncesine eş koşullardan geçiyor. Ayrımsız enkazın, benzeri yıkımın ortasındayız. Bu yıkımın süresince sivil ayrımsız girişimle, sivil ayrımsız kongre düzenliyoruz. Sevap ve cıvıl cıvıl sivil girişimler, siyasilerin kararlarını belirler. Hassaten zaman zaman sivil inisiyatifler o kadar ateş parçası evet ki siyasilerin eksantrik tür ayrımsız egemenlik ortaya koyması mümkün olmaz. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, kamu üstelik hakeza benzeri faaliyet. Halkın düşüncesini, özlemlerini, kılcallardan gelen kamu önerileri birleştiriyor ve bu ülkenin misakı iktisadisini dünyaya car ediyoruz. Kongremizin sekiz kamer süren hazırlıklarında eşkal, yani kullandığımız formül, yeryüzü yeniden beri muhteva kadar önemliydi. Neydi o eşkal? Toplumun kılcallarından gelerek kökleri oluşturan ne kadar kök varsa, o kaynakları konuşturmak, hayallerini, özlemlerini ve şikayetlerini istihbar etmek istedik. Tümüyle transparan ve delege aynı proses yöneterek paydaşlarımızın kişi hal önerilerini ortaya koymalarına miftah olduk. Bunun için tamlık 21 buluşma düzenledik. Bu süreç benzer olan genişlik geniş katılımla yürütüldü. Trabzon’dan Muğla’ya, Edirne’den Van’a, Diyarbakır’a büyüklüğünde Türkiye’nin rastgele köşesine ulaşmaya çalıştık. Zira fakat böyle olursa bu kongrenin sonuçlarının hayatı dönüştüreceğini biliyorduk. Eksiksiz buluşmaların sonucunda benzeri muhteva inşası gerçekleştirildi.

“GELECEĞİN TÜRKİYE’Sİ, ARTIK GÜCÜNÜ ÇEŞİTLİLİKTEN ALAN BU KÖKLERİN ÜZERİNDE YÜKSELECEK”

Buna tıpkısı zamanda kuma aklın ve vicdanın inşası diyebiliriz. Geleceği düz yazı ediyoruz diyerek yola çıkmıştık. Bunun için geçmiş kuma aklı ve vicdanı, yani demokrasiyi mensur ettik. Herkesin kendini özgürce anlatım ettiği tıpkısı düzlük açtık. Hazırlık çalışmalarımız o yüzden böylesine uzun tıpkı zamana yayıldı. Böylece kongremiz, çokluğa ve birliğe yapılan bire bir çağrıya dönüştü. Biliyorum kim geleceğin Türkiye’si, imdi gücünü çeşitlilikten alan bu köklerin üstünde yükselecek. Böylecene bu topraklar baştan canlanacak. Bu canlanmanın şifrelerine gelince; aramızdaki farklılıkların bizi çoğalttığını, zenginleştirdiğini, kadınlar olmadan nakıs kaldığımızı gördük, dünyanın kendi etrafımızda döndüğü yanılmasından kurtulup dayanışmayı büyüttüğümüzde hayatın güzelleştiğini anladık. Kongreyi düzenleme biçimimiz, tabiatıyla içeriği da belirledi. Aradan sabık sekiz ayın sonunda kendimizi iktisadın anadan görme tanımına direnebilecek kadar donanımlı ve hayat dolu hissediyoruz. İktisat kuramı, doğadaki kaynakların vabeste, herif ihtiyaçlarının ise bıkılmayan olduğunu söyler. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin geldiği dideban ise bunun eksiksiz tersine inanıyoruz. Tığ bu kongrenin tedbir çalışmalarında gördük kim, geleceğin dünyasında doğadaki kaynakların zevalsiz, koca ihtiyaçlarının ise mecbur olduğu anlaşılacak. Yoksa bu gezegenin bizi, adam türünü nakil kabiliyeti yakın tıpkısı süre sonradan ortadan kalkacak. Alışılmış iktisadın doğadaki kaynaklara kısıtlı namına bakması öyle sanıyorum kim döngüsel düşünmemesinden kaynaklanıyor. Meğerse eş uygarlığını ekosistemin bir parçası adına tasarlarsak; doğadan ödünç aldıklarımız, kullanıldıktan sonraları hayat döngüsü içinde alelacayip ayrımsız ihtiyacı karşılayabilir. Bu tahavvül, bir doğadaki diğer döngüler kabilinden sonsuza büyüklüğünde sürebilir. Kaldı ki; doğanın içindeki sonsuz erke, bilimin gelişmesiyle beraber, herhangi bir devir yepyeni ağırbaşlı kaynaklarını ortaya çıkıyor.

“İNSAN TÜRÜNÜN YERKÜRE VE HAVA YUVARI ÜZERİNDE BIRAKTIĞI BACAK İZİ, PARÇASI OLDUĞUMUZ EKOSİSTEMİN KENDİNİ YENİLEME EŞİĞİNİ İLERİ DERECEDE AŞMIŞTIR”

Zahir ki 100 yıl geçmiş gün ve rüzgarın enerji üretim kapasitesi aynı adsız sansız idiyse, zaman bile meçhul olan birçok kaynağın keşfiyle değme çevrim doğanın sırları az buçuk henüz ortaya çıkıyor ve sınırları genişliyor. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin eş bellek ve vicdan terazisi gösterdi ki, çizgisel ve modüler düşünen tıpkı vukuf kültüründe ısrar edersek içre insanın dahi kayran aldığı yeni benzeri uygarlığı çıktı nesir edemeyeceğiz. Zaman, doğayı tutkun aynı üs yerine gören tutum anlayışını, doğadaki sonsuzluktan öğrenen ayrımsız başka iktisat felsefesi ve bilimle tagayyür etmek zorundayız. Bu, iktisadı yeniden tanımlarken atmamız gereken ilk kadem. İkinci majör etap ise kendimizle, yani insanla ilişkin. Milyarlarca çalışkan türünden biri adına insanlığın ihtiyaçlarının sınırsız olduğu, türümüzün bugüne kadar içine düştüğü yeryüzü nazik hata. Çarpık Çurpuk kadar görünen bu kusur efsus ki gezegenimizi benzeri apaz varlıklı dışındaki insanlar ve diğer mecmu canlılar için yaşanmaz ağıl getirdi. Sonucunda, yerküremizin kusursuz uyumu ve tükenmez döngüleri bulunmayan olma noktasına geldi. Kongremizin sanayici, tüccar ve esnaf bildirgesi bu durumu şöyle tanım ediyor: İnsan türünün dünya ve hava yuvari üzerinde bıraktığı bukanak izi, parçası olduğumuz ekosistemin kendini yenileme eşiğini ati derecede aşmıştır. İklim krizi de bunun sonuçlarından biridir. Doğanın ekolojik döngüleri ve koca türünün konuşu düzeni arasındaki bu mütekabiliyet dışı koşullar, kendiliğinden âdem dahi karışma birlik canlıların geleceğini zılgıt etmektedir.

“DÜNYAMIZIN GELDİĞİ NOKTADA, SINIRSIZ İHTİYAÇLARIN DEĞİL ‘KARINCA KARARINCA’NIN İKTİSADINA AKILANE KABADAYI BİR ADIM ALAŞAĞI ETMEK ZORUNDAYIZ”

Dünyamızın geldiği noktada, sınırsız ihtiyaçların değil ‘karınca kararınca’nın iktisadına akilane korkusuz aynı aşama alaşaği etmek zorundayız. İnanın bana, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nden doğan bu teklif, teknolojiden yoksun gitmek, fakirleşmek, durmak yahut geçmişe yaklaşmak anlamına gelmiyor. Bilakis, refahın adil dağılımı ve yoksullukla mücadelenin kapılarını aralıyor. Üzerimizdeki fazlalıklardan kurtulduğumuzda eksilmeyeceğiz. Çoğalacağız. Büyüklük ve atiklik fetişleri konusunda oturan doyumsuz nâr ve ihtiraslarımızla yüzleşebilirsek, hayatın anlamının ve derinliğinin sonsuzluğuyla buluşacağız. Bencilliğimizin yerini el birliği, bireysel zenginliğin yerini bereket, ihtiyaç ilavesi tüketimin yerini ise hanek, hikmet ve yaşamın bizatihi kendisi algı. Eski Uruguay Çap Başkanı Jose Mujica’nın tanım ettiği gibi… Alıyoruz, alıyoruz, alıyoruz… Koyacak düz bulamıyoruz. Amma büyük aynı sorumluluk yapıyoruz. Bunları, kazandığımız parayla aldığımızı zannediyoruz. Meğer o parayı soldurmak amacıyla harcadığımız yavaş yavaş aksata yapıyoruz. Yani elhasıl yavaş yavaş bu arada yaşamlarımızı tüketiyoruz. Zamanın parayla satın alınamayacağını unutuyor ve zat hayatımızı ıskalıyoruz. Bu sözlerimin sili kovanına değnek oyulgamak olduğunu çokça mebzul biliyorum. Ancak insanlığın ve doğanın içinden geçtiği bu keder kapsam karşısında elimiz kolumuz kapalı bekleyemeyiz. İşte bu yüzden, bu kongre, bilcümle sokakları yeniliğe açılan tıpkı davettir. Bu teceddüt; eş akılla şekillenen kuma bire bir yaşamı, yani adaleti, dayanışmayı ve refahı çoğaltacak. Tüm bu çalışmalar sonucunda gördük ki ekoloji ve ekonomi beyninde curcunalı benzerliğinden çokça henüz derin ayrımsız ilgi var. Çağ esbak kongrede masanın etrafında ekonominin birey damarı olan çiftçiler, işçiler, tacir ve sanayiciler vardı. Zaman artık natür dahi o masada bire bir hissedar kendisine oturuyor. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin sınırları Türkiye’yi da aşan ve iktisada dünya genelinde esin verecek sunma asıl özelliği aha cümle de bu. Ekoloji ve iktisat ortada bir uzlaşma tarif ika çabası. Ortaya konulan bu teceddüt, sürdürülebilirlikle ve mutat anlamdaki çevrecilikle ilişkin sıfır tıpkısı madde. Kongremizin yekpare paydaşları ekolojiyle ilişik haddinden fazla henüz esaslı, kökten ve aktif aynı öz söyledi. Doğayla ahenk yoksa, iktisat bile bulunmayan. İşte bu yüzden İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, doğamızla uyuma yapılan bir davettir. Üstelik bu uyum yalnızca iktisadi gelişme değil, fert güvenliğimiz üzere birlikte eke. 6 Küçük Ay depremi, on binlerce canımızı bizlerden ayırdı. ve tığ elan acılarımız dinmemiş, yüreğimiz sızlarken, bu büyük afetin tıpkısı da kazançlı enkazıyla yüzleştik. Depremin talih ekonomisine faturasının 150 milyar dolar civarında olduğu aritmetik ediliyor. Yani, mukaddema yapılan hataların bedelini ati nesillere ödeteceğiz. Bu hiç adil değil. Yaşadıklarımızdan öğüt fark etmek ve fark etmek zorundayız. Hiçbir öz ham kadar, ezberlerimizdeki şehirleri baştan kurmaya devam edemeyiz. Yine tarım alanlarına ve yeniden jeolojik etüdü tamamlanmamış noktalara binalar kuramayız. Dahi biliyoruz ki geleceğin dünyası, şehirlerin dünyası olacak. O Hâlde, sakıncasız, afetlere mukavemetli ve doğayla ahenktar şehirler kurmayı muvaffak olmak zorundayız.

“DOĞAYI HIZLA TÜKETEN VE KARŞILIĞINDA TAKKADAK ÇÖP, KARBONDİOKSİT VE KİRLİ KADEM İZİ ÜRETEN BETON ŞEHİRLER DÖNEMİNİN ARTIK SONUNA GELDİK”

Doğayı çabucacık tüketen ve karşılığında yalnız yararsiz, karbondioksit ve kalıntı kadem izi üreten beton şehirler döneminin imdi sonuna geldik. İnsanlığın ufku, birikimi ve erbap olduğu teknolojiler bundan haddinden fazla henüz iyisini yapmaya nüfuzlu. Bugün, uygarlığımızın sunu şişman sınavı yeryüzündeki yaşamın tıpkısı parçası namına nefes alıp veren ve süresince güvenle yaşanan şehirler nesir edebilmektir. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde aha bu değişim üzere benzeri defa açmaya himmet edeceğiz. Beniz yıl evvel Mustafa Eksiksizlik Atatürk ve arkadaşlarının İktisat Kongresi için İzmir’i yeğleme etmeleri benzeri rast değil. İzmir ve tutum arasındaki esaslı alım satım, şehrin kültür mirasında saklıdır. 8 bin 500 yıllık geçmişe topluluk İzmir, gündüz boyunca ayrımlı uygarlıklar doğurmuş. İzmirliler gelişigüzel yaşayabilmenin sihrini bulmuş, şifrelerini keşfetmiş, çok sesli ve çok mülevven yaşam biçimlerini refaha dönüştürmüş. Asya ve Akdeniz uygarlıkları beyninde bir önsezi kabil atan İzmir, gücünü çokluk süresince birlikten, yani uyumdan alan bire bir iktisat felsefesinin geliştiği şehirdir. Şehrin bu çokça dinamik konuşu ve kültürel koşulları birbirini paçarız adına büyütmüş, nihayetinde ticaretten akademiye, mimariden müziğe kadar uzanan sayısız yenilikler doğma.

“İKİNCİ YÜZYILIN İKTİSAT KONGRESİ, İZMİR’DEKİ BU ATEŞ PARÇASI KÜLTÜRÜN İZLERİNİ GELECEĞİN İNŞASI İÇİN BİR ÇIPA AKSEPTANS EDİYOR”

İzmir’in bilcümle dünyaya yayılan ününü, şehirdeki sivil oluşumlar ortada hamur salan ve halen yaşamaya bitmeme fail domestik el erki kültürü taçlandırmış. On Paralık zahir, bu gelişimin seyrinde İzmir’in bereketli doğası belirleyici ergin. Sonunda, eş uygarlığına cephe veren sayısız teceddüt İzmir ve özge Akdeniz kentlerinden doğarak dünyaya yayılmış. İzmir’in asırlar boyu ortaya koyduğu bu evolüsyon modeli, bugünün dünyasının ve Türkiye’nin konuşu meselelerine hal sağlamak üzere birçok koca birikim içeriyor. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, İzmir’deki bu dinamik kültürün izlerini geleceğin inşası üzere tıpkısı demir akseptans ediyor. Bu çıpanın özü, demokrasi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bile bunu görmüş ve bu nedenle İzmir’i seçmiş. Tığ üstelik bu balaban umudumuzu İzmir’bile doğan ve gelişen demokrasiye borçluyuz.

“BİZİM İÇİN İKİNCİ YÜZYILIN İKTİSAT KONGRESİ DİL, DİN, IRK AYIRT ETMEDEN İNSANA VE DOĞAYA YAPILAN BİR YÜRÜYÜŞ ÇAĞRISIDIR”

Tığ esasen tıpkı gidiş başlattık. Sekiz aylık yürüyüşümüzde kadın koca, gailesiz, cesim ve çocuk, bütün beraberdik. Türkiye’nin yedi bölgesinden gelen çiftçiler, işçiler, sanayici, tüccar ve esnaflar katıldı. Çıkmaz emekçileri katıldı. Sanatçılar katıldı. Türkiye’den ve dünyanın bir nice ülkesinden düşünücü, ehlihibre ve öğretim üyesi bu çalışmamıza karışma oldu. İzmir, tıpkı defa henüz toplumun rastgele kesiminin buluştuğu bire bir meydana dönüştü. beher paydaşımız bu yürüyüşe zat enerjisini, coşkusunu ve düşüncelerini kattı. Hakeza böyle büyüdük ve rengarenk tıpkı imeceye dönüştük. Biliyoruz kim bu kongre, başlayıp bitecek benzeri proses değil. İnsanların yıpranmamış hayalleri oldukça ve bizler zaman alıp verdikçe yürüyüşümüz çoğalarak bitmeme edecek. Bizim için İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi dil, kült, ırk ayırt etmeden insana ve doğaya yapılan tıpkısı yol çağrısıdır. Bugün burada attığımız temeller üzerinde, hayallerimizin, özlemlerimizin ete kemiğe bürünmesi amacıyla var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. 21 Mart akşamı alacağımız yekpare kararların sonuna büyüklüğünde takipçisi olacağız. Kalkıştığımız işin ciddiyetini ve bizlere yüklediği tarihi sorumluluğun çok gür farkındayız. Bu yükü haddinden fazla nazik tıpkısı onur ve mutlulukla taşıyacağımızdan on paralık kimsenin şüphesi olmasın. Biliyoruz ki, eskimemiş bire bir Türkiye kuruluyor. Adil, özgür, müreffeh ve demokratik ayrımsız Türkiye. Yüz yıl evvel atalarımızın senelerce işgal altında kalmış, elemli yıkılmış, çorak aynı ülkeden Cumhuriyet Altını mucizesini yaratmaları gibi, bu enkazın altından kalkarak esasen o şanlı ülkeyi kuracağız. Veri ve aklın rehberliğinde, vicdanla ve cesurca. Binlerce almanak bayrı kültürlerin kökleri üzerinde uzunluk veren tertemiz filizlerimiz, gençlerimizle alay malay. Başardık, çok çalışacağız, yeniden başaracağız.”

Share: